@kimpsikoloji uzmanlarımızdan @ruhsagligider yönetim kurulu üyesi

psikolojik danışman @SerkanGürgenci “deprem ergenlerde öfkeyi arttırıyor”

klinik psikolog @BeyzaBesikoglu‘nun “depremzede çocuklara nasıl davranılmalı”

konulu @DünyaGazetesi için kaleme aldıkları yazılarını bilgilerinize sunarız.

“depremzede çocuklara nasıl davranılmalı”

Çocuklara deprem bilinci nasıl kazandırılmalı ve açıklaması nasıl yapılmalı?

Çocuklara deprem ile ilgili bilinç kazandırırken yaşına uygun olarak, gereğinden fazla ayrıntıya girmeden olabildiğince yalın ve basit bir dil kullanarak depremi tanımlamalıyız. Depremin yağmur gibi, kar gibi, gök gürültüsü gibi, güneş açması gibi bir doğa olayı olduğunu fakat sık gerçekleşmediğini, nadiren yaşandığını belirtmeliyiz. Çocuklara depremi somut nesneler üzerinden ifade edebiliriz. Lego yada jenga parçalarından destek alarak şu açıklamayı yapabiliriz: “Biliyor musun yerin altında çok büyük kayalar var ve bazen bu kayalar kırılıp parçalara ayrılıyor ve parçalanınca diğer kayalar da yer değiştiriyor böylece yeryüzü sallanıyor buna deprem adını veriyoruz.” Daha sonra beraber bir oyun oynamak istediğimizi söyleyerek ahşap jenga parçaları ile bir kule inşa edip en alttaki parçalardan birisini çekerek veya elimiz ile sallayarak çocuğa tüm anlattıklarımızı görselleştirmesine yardımcı olabiliriz. Tüm bunlarla birlikte “bizim evlerimiz depreme dayanıklı için rahat olabilir” diyerek onları koruyacağımızı ifade ederek güven vermemiz gereklidir.

Deprem travması yaşayan çocuklara
nasıl yaklaşılmalı? Nelere dikkat edilmeli? Ne gibi farklı korkular meydana gelebilir?

Travma beklemediğimiz anda aniden gelir, çocuklar bunları birincil travma olarak deneyimleyebilir ve çocuğun yaşamının o günden sonra bir daha eskisi gibi olmamasına yada olmayacağını düşünmesine sebep olabilir. Doğrudan yaşanılan bu deneyim, temelde insanın güven duygusu için bir tehdittir ve güveni zedeler. İnsanı yoğun bir yokluk, çaresizlik, eksiklik ve yetersizlik içinde bırakır.
Travmaya maruz kalan çocuklarda kaygı, donakalma, hiperaktivasyon yerinde duramama, dikkat eksikliği, zihinde bulanıklık, ne yapacağını bilememe, ortamdan kopuk hissetme, güvensiz hissetme, dissosiyasyon meydana gelebilir. Bu nedenle travma sonrası çocuğun temel ihtiyaçları sağlanırken aynı zamanda güvende hissettiği, ait hissettiği bir ortam sunmak ve sevdikleri ile birlikte olabilmesini sağlamak duygusal güvenliği için çok kıymetlidir. Böylelikle yaşanan travmanın olumsuz etkileri azalabilir. Çocuk güvende olduğu mesajını aldıktan sonra sevgi ve ilgi görmek ister bu sebeple çocuğun yakınlarının kendisine gösterdiği sevgi ve ilgi duygusal yaralarını onarmaya olumlu etki sağlarken geleceğe umut ile bakabilmesi için destekleyici, birlikte gelecek ile ilgili hayaller kurduğunuz ve tüm bunları beraber gerçekleştireceğiniz mesajını vererek ifade etmeniz gerekir. Tüm bunlara ilaveten dikkat edilmesi gereken hususlar ise; evde televizyonun sürekli açık olmaması ve çocukların deprem haberlerine maruz kalmamaları, yanlarında deprem ile ilgili konuşmamak gereklidir. Çocukların sorularına sakince cevap vererek yatıştırmak, evdeki ortak alanı korumak için haberleri bireysel olarak telefon yada bilgisayar üzerinden takip etmek önemlidir. Böylece çocuğun zihnindeki kaygı büyümemiş olur.

Özel eğitim gerektiren çocuklara depremle ilgili nasıl bir tutum sergilenmeli, süreç ile ilgili nasıl aktarım yapılabilir?

Bu aktarım engel grubuna göre değişir. Farkındalık düştükçe güven verici daha çok temas, fiziksel sevgi gösterilmelidir. Özellikle bedensel engeli olup zihinsel engeli olmayan çocuklarda ailenin çocuğunun yanında olduğuna dair destek vermesi gerekir. Ailenin mutlaka çocuğunu güvenli bir yere götürmesi ve sonrasında psikolojik destek vermesi gerekir. Otizmli çocukların duyularla ilgili hassasiyetleri fazla olduğu için öncelikle çevresel koşullar iyileştirmeli çünkü otizmde rutinler bozulduğunda krizlere sebebiyet verebilmektedir. Rutinleri mümkün olduğu kadar bozmamak gerekir. Aynı zamanda ev düzeninin değişmesi, farklı mekanlara gitmeleri ve orada yaşamaları gerektiğinde bu onlar için ciddi sorunlara neden olabilir bu durumlarda da ailenin sabırlı olmaları ve yeni mekana uyum sağlayana kadar daha fazla çocuklarıyla vakit geçirmeleri ve yeni mekana oryantasyonlarını sağlamaları gerekir.

Ebeveyn ve yakınlarının üzerine düşen sorumluluklar nelerdir?

Sorumluluk, bir kişinin bir duruma yanıt verme kapasitesine ve yeterliliğine denir. Yoğun suçluluk ve yetersizlik hissi bizleri halihazırda yapabileceklerimizden de alı koyar. Yaşanılan süreçte çocukları için kendini yetersiz hisseden ebeveynlerin veya yakınlarının “Bu konuda elimden ne geliyor, neler yapabilirim?” üzerinde düşünmeleri, düşünürken kendi psikolojik sağlamlılığını korumaya gayret etmeleri, hayatta kaldıklarını farkederek yaşanılan acıyı doğal akışında hissetmek için kendilerine alan açarak bu deneyimi yeni yaşantılarına entegre etmelerini ve sonrasında ise çocuklar için kademeli olarak uzun vadede sorumluluk almaları gerekir. Çocukların en temel ihtiyacı kendilerinin ve sizin güvende olduğunuzu hissetmeleridir. Beslenme, barınma, ilgi gereksinimlerini doğrudan siz karşılayın ve yanınızdan ayırmayın. Çocuklarınıza yardımcı olabilmenin ilk koşulu sizin elinizden geldiği kadar sakin, güven verici ve tutarlı bir tutum içinde olmanızdır. Çocuklarınızın sizin yakınlığınıza her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu unutmayın. Bedensel yakınlık, elini tutma, sarılma gibi fiziki temasları ihmal etmeyin.
Çocuklar için ilk adımda; beslenme, barınma, uyku sağlanmalıdır. İkinci adımda çocukların yakınları ile beraber olması, hayat devam ediyor mesajını almaları çok önemlidir, önceki hayat rutinlerini olabildiğince sağlamaya çalışmak, çocuğun duygusunu ifade etmesine alan açmak verdiği tepkileri olağanüstü duruma olağan tepkiler olarak değerlendirmek ve anlamaya odaklı iletişim kurmak, desteklemek, keyifli vakit geçirmek üzere oyun oynamak, gelecek üzerinden hayaller kurmalarını sağlamaya yönelik etkileşimli iletişim kurmak ebeveyn ve yakınlarının alması gereken sorumluluklardandır. Tüm bunlarla birlikte travmaya terapi ile müdahele etmek olağan süreci iyileşme yönünde hızlandırır.

Afetzedeler için Psikolog ve pedagogların herhangi bir destek vermek amacıyla oluşumu var mı?

Deprem bölgelerinde psikososyal destek için sahada ve uzaktan online olmak üzere ilk yardım müdahalesi ile ilgili bir çok gönüllü psikolog, pedogog ve dernek oluşumları söz konusudur. İlerleyen süreçler içerisinde de aynı destekler işbirliği halinde devam edecektir. Bizler “Ruh Sağlığı Derneği” temsilcileri olarak derneğimize başvuran gönüllü destek sağlamak isteyen meslektaşlarımız ile hareket halindeyiz ilaveten hem meslektaşlarımız için hemde faydalanmak isteyen herkes için travma temelli psikoloji eğitimlerimizi kolaylıkla erişilmesi ve izlenmesi için yayına açmış bulunmaktayız. Birlik ve beraberlik ile bu günlerin üstesinden gelmek dileğiyle.

Klinik Psikolog Beyza Beşikoğlu
Ruh Sağlığı Derneği Başkan Yardımcısı


“deprem ergenlerde öfkeyi arttırıyor”

Ergen psikolojisinin tarifini yapar mısınız?

            Ergenlik çocukluk döneminden edindiği tüm normları geçerli veya geçersiz kılmaya yönelik duygusal ve eylemsel bir dönemdir. Arzu ettikleri ile içsel sorularının bir çatışmasını yaşamaktadır ergenler. Bir yandan sınırsız istekler ve yönelimler bir yandan da bu istek ve yönelimleri kesen, durduran içsel ve dışsal olanla baş etme serüvenidir. Haz ile elemin sürekli karşı karşıya geldiği bir dönemdir. Ergeni kaygılandıran şey ile yetişkinliğe geçişi sağlayan şey aslında aynı şeydir. Yani ergen bir yandan kendi zevkini hayata geçirmeye çalışırken bir yandan da bunu yetişkinlere bir ispat nesnesi haline getirmeyi çabalamaktadır. Ancak ergenin peşini bırakmayan bir başka şey duygu ve bu duygunun yönlendirdiği gerçeklikle sabit bir ilişki kuramamasıdır. Sürekli olarak değişkenlik arz eden ve belki de bu değişikliğin zevkinin girdabında bulunmaktan zevk alan bir konumda olmasıdır. 

Depremzede olan ergen yaştaki çocuğun psikolojisinde değişiklikler neler olabilir? 

            Deprem olgusunun travmatik olmasındaki en kuvvetli neden, kendimizi güvende hissettiğimiz ve bizi doğanın zorluklarından koruyan ev kavramının anlamındaki ani ve travmatik değişimidir. Bunun yanında toprak yani, ayaklarımız yere bastığımız ve kendimizi güvende hissettiğimiz zeminin anlamındaki ani ve travmatik değişimidir. Bunların bir ergenin yaşamındaki etkileri çok yönlü olabilir. Öncelikle güven ve istikrar kavramlarının zedelenmesi, bağlanma nesnelerimiz olan aile ve akrabalarımızla olan fiziki bağımızın kopması. Bu iki varoluşsal dayanakların olmaması ergenin ruhsal, bedensel ve sosyal yaşamında derin yarıklar oluşturabilir. Bu eksikliklerin ergende, öfke, suçluluk, yalnızlık, çaresizlik, belirsizlik ve tüm bunların eşliğinde parçaları eksik bir puzzle ile yaşama tutunma çırpınışları kendini gösterebilir. Dışsal olanda yani mekan ve zeminde oluşan tehlikenin kendisinden aldıklarını yerine koyamayacağına dair derin yarıkları ve acıları yaşayan ergen, hayal kurma, hedef belirleme, zevk ve eğlence gibi duygu ve düşünceler ergeni suçluluk duygusunu hissetmesine neden olabilir.

Neler hisseder?

            Yaşanan travma neticesinde ergende, zemin, mekan ve yakın kişiler, hayatında varoluşsal  eksikliğin hatırlatıcıları olabilir. Bu hatırlatıcılar ergende duygusal olarak çaresizlik ve/veya öfke duygularının yaşanmasına neden olabilir. Çaresizliğin ve eksikliğinin verdiği acı ile baş etmek için bunu dışsallaştırılmış bir öfke ile boşaltmaya çalışabilir. Veya tam tersi belirtilerde geliştirilebilir. İçe kapanma, sosyal olanla ilgilenmeme, travmatik kayıbın işlevsizleştiren duygu ve düşüncelerine saplanma ve orada kaldıkça kendini daha güvende hissetme gibi belirtilerde sergileyebilir. Bunun yanında ergende güven duygusunda derin yarıklar ya da delikler açabilir. Bu yarık ve deliklerin doldurulması hem ruhsal olarak yıpratıcı hem de zamansal olarak uzun olabilir. Yıpratıcılığının yoğun ve süresinin uzun olması ergen için bir ızdıraba dönüşebilir. 

Nasıl yaklaşmak gerekir?

            Bu süreçte ergenin en çok ihtiyaç hissettiği şey güvendir. Varlığının devamına olan güvenden önce yalnızlığının, parçalanmışlığının, yetersizliğinin karşısında güçlü ve güven verici soyut ve somut figürlerin olmasını hissettirmek çok önemlidir. Bu ayağa kalkmaya çalışan çocuğun yanında olup, onu teşvik eden , ona güven veren ve onun yanında olduğunu hissettiren ebeveyn gibi. Ergenin yeniden yaşama dönmesini sağlamak için onun, yalnız olmadığını sözlü ve fiziki olarak hissettirmek çok önemlidir. Sarsılan güven ve emniyet ihtiyaçlarını adeta ilmik ilmik baştan işlemek gerekmektedir. Bu sürecin mutlaka sistematik ve profesyonel bir destekle sağlanması gerekir. 

Deprem ve kayıplar nasıl anlatılabilir?

            Deprem ve kayıpların izahı ergenden ergene değişiklik gösterecektir. Ergenin düşünce ve inanç dünyasını yıkmadan deprem olgusu anlatılmalıdır. Depremin bir ceza olduğunu düşünen ergenlere neden sonuç ilişkisi kurarak yani teknik açıklamalarda bulunulmalıdır. Depremin bir ceza olduğunu düşüncesi ergenlerde, suçluluk ve değersizlik duygularının oluşmasına veya oluşmuş olan bu düşünce ve duyguların pekişmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle bu tür konuşmalarda bulunan ergeni sadece dinlemek ve kendini ifade etme imkanı sağlamak yeterli olacaktır. Desteğin akut süreci geçildikten sonra ergendeki duygu ve düşüncelerde de yumuşama ve değişme olması beklenmektedir. Ancak bu beklenti için öncelikle yanında olunduğuna ve yalnız olmadığına dair gerçekçi ve samimi desteklerde bulunmak şartı vardır.  

Sosyal, aile ve eğitim hayatında olabilecek değişiklikler nelerdir?

            Sosyal olarak en genel anlamda oluşabilecek olumsuz iki tablo düşünülebilir. Bunlardan biri öfke ve saldırganlık ile travmayla baş etme yöntemi. Ya da içe dönerek ve kendini izole ederek hayatın akışına dahil olmaya yönelik isteksizlik ki bu isteksizliğin arkasında suçluluk duyguları var olabilir. Eğitim hayatında da isteksizlik, dikkatsizlik, odaklanamama ve öğrenmenin gereksizliği veya boş olduğuna dair düşünce ve duygular yaşanabilir. Eğitimin içinde olmak bu süreçte sosyalleşme ve kendini ifade etme imkanı sağlayacaktır. Bu nedenle eğitim kurumlarının mutlaka sosyal becerileri geliştirici etkinliklerde bulunması gerekmektedir. Öğrenme faaliyetlerinde daha esnek ve destekleyici olmak çok önemlidir. Bu tür psikososyal desteğinin sistematik ve profesyonellerce yapılması çok önemlidir.

Nasıl ve ne tür bir desteği, ne zaman alabilir?

            Travmanın ilk aşaması olan şok dönemlerinde terapi desteğinin faydası değil zararı olabilir. İlk ve en hızlı bir şekilde ergenin yalnız olmadığı, insanların ve devletinin yanında olduğu, kendisinin önemli ve değerli olduğu hem fiziki olarak hem de duygusal olarak hissettirilmelidir. Ergene öncelikle ilişki kurmayı merkeze alan bir destekte bulunulmalıdır. Daha sonra yaşanan inkar döneminde profesyonel  desteğin nasıl verileceği; ergenin travma sürecinde göstereceği ilerleme ya da gerilemelere yönelik olarak uzman tarafından belirlenmelidir. Ancak herkes için hazır bir destek programı yoktur. Her bireyin kendi öznelliği içinde ilerlemesi gereken bir destek oluşturulmalıdır. İşte tam bu nedenle de bu desteğin herhangi kişiler tarafından değil uzmanlar tarafından sağlanması önemlidir. 

Ve sizin eklemek istedikleriniz ?

            Deprem insan yaşanımdaki her dönemi adeta bıçak gibi kesmektedir. Her dönemi çünkü kayıplarla geçmiş ile olan bağımızı travmatize eder, gelecek ile olan umutlarımızı en iyi ihtimalle askıya alır. Bu nedenle deprem sadece doğada değil insan psikolojisinde de ağır hasarlara neden olmaktadır. 

            İnşallah yaşanan bu durumdan çıkarılması gereken dersleri çıkarıp bir daha aynı sonuçlarla karşılaşmamayı umut ederim.

Psikolojik Danışman Serkan Gürgenci
Ruh Sağlığı Derneği Başkan Yardımcısı