Son zamanlarda sosyal medyada psikologların paylaştıkları içeriklerin değerlendirilmesi ile ilgili yorumlardan anladığımız kadarıyla, mesleğimizin itibarının zarar görmeye başladığını söyleyebiliriz. Takipçi sayısını arttırmak amacıyla her yol mübahtır mantığıyla yapılan paylaşımlar, hem mesleğimizin itibarını zedelemekte, hem de toplumun meslektaşlarımıza olan inancını sarsmakta ve insanların psikolojik dayanıklılığına zarar vermekte, aile bütünlüğümüze yönelik bir eyleme dönüşmektedir. Özellikle veriliş şekli, verilen içerikten öne geçirilmeye çalışılan paylaşımlarda içeriğe odaklanılmadığı için gerekli hassasiyetler gözetilmediğini ve yanlış yönlendirici mesajlar verildiğini büyük bir üzüntü ile görmekteyiz. Bu durum sadece ülkemizdeki ruh sağlığı uzmanlarını değil dünyanın bir çok yerinde psikoloji alanındaki araştırmacıları endişelendiriyor. New York City College’da psikoloji alanında öğretim üyesi olan Elliot Jurist ile Boston McLean Hastanesi Gunderson Kişilik Bozuklukları Enstitüsü’nden klinik araştırma asistanı Julia Jurist, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazılarında bu duruma işaret ediyorlar. “Psikologların paylaştığı içeriklerin, takipçiler tarafından alıntılanarak bir çok kişinin kendilerine veya bir yakınına damgalama olarak kullanılmasından duyulan endişe dile getirilmiş. Platformlarda ruh sağlığı sorunlarını ve kendi kendine koydukları teşhisleri bildiren, bazı durumlarda canlandırma yapan ve hatta bununla eğlenenlerin videoları bulanabiliyor. Bazı videolarda yanlış bilgiler ve daha da üzücü olanı, geri tepebilecek ve başkalarına davranışsal talimatlar olarak hizmet edebilecek çaresiz yardım çığlıkları yer alıyor. Pek çok kullanıcı, ruh sağlığı uzmanlarıyla görüşmelerinin ardından hayal kırıklığına uğramış. ruh sağlığı çalışanlarından dileğimiz, söylemlerini yumuşatmaları. Mesajınızı kendini beğenmiş bir tavırla ve hatta haklı olduğunuza dair hafif bir kesinlik duygusuyla iletmediğiniz takdirde muhtemelen sesinizi daha iyi duyuracaksınızdır. TikTok’ta kendi kendine teşhis koyanların acı çeken ruhlar olduğunu unutmayın: Neyin yanlış olduğunu bulduklarını iddia etmeleri, hayatlarını daha iyi hale getirmek için yardım aradıkları veya aldıkları anlamına gelmiyor. uzmanların ve kendi kendine teşhis koyan kişilerin ayrı telden çalmalarını talihsizlik ve iki tarafın da birbirinden öğrenebileceği bir fırsatın kaçırılması olarak”. Psikolog Serpil Hıdır bu konuda “Ayrıca belirli kişilik bozuklukları olan kişiler de bu tarz söylemlerden çok etkileniyorlar. Örneğin duygularının sürekli ve hızla değişmesinden yeterince muzdarip olan borderine hastası kendi hakkında söylenen sözlerdenden de (paylaşım+yorumlar) oldukça fazla incinip umutsuzluğa kapılıyor” dedi.

Arama motorlarında bir kaç kelimeyle kendisine teşhis ve tanı koymanın ne kadar yanlış olduğunu söyleyen biz ruh sağlığı uzmanlarından bazıları, zaman zaman “kişiye özel şartlarda belirlenebilecek”, “bağlamında değerlendirilecek” tanı kriterlerini ve bir çok bilgiyi çok sıradan, filtresiz ve uyarısız bir şekilde genelleyici ifadelerle paylaşmaktadır. “Bu paylaşımlar teşhis tanı koymak için yeterli değildir, kendinizi veya bir başkasını suçlamayınız, damgalamayınız, etiketlemeyiniz, teşhis ve tanı kriteri olarak değerlendirmeyiniz, teşhis ve tanı ancak kişiye özel olarak bağlamında değerlendirilerek bir uzman tarafından konulabilir” uyarısı konulmadan servis edilen paylaşımlar, genelleyici içerikleri tek gerçekmiş gibi algılanmasına sebep olup takipçiler üzerinden toplumsal psikolojimizi enfekte ediyor.
Örneğin “bu 5 özellik eşinizde varsa o bir narsist”, “şöyle insanlardan uzak durum”, “siz
gibi ben merkezli dünya algısını güçlendiren paylaşımlar, insanların değer ve mutsuzluk krizine
girmesine sebep oluyor. Öyleki bu paylaşımlardan nasibini alamayacak yeryüzünde tek bir insan kalmadığına eminiz. Endişe edecek boyutlara ulaşan bu paylaşımlardan birisindeki belirtilerden birisi illaki size de isabet edecektir.

Hiçbirimiz hayatın şartlarından ve kısıtlarından kurtulmuş değiliz. Birtakım sınırlılıklarımızın, eksiklerimizin, hatalarımızın, talihsizliklerimizin olduğunu ve hayatın tam da bunlarla birlikte “kıymetli” bir değer haline geldiğini kabul etmeliyiz. Sabretmenin, şükretmenin, hoş görmenin, mütevazılığın hatta bazen tahammül etmenin bizi “eksik” ve “kusurlu” yapmadığını, bilakis bu erdemlerin bireysel ve toplumsal huzurumuz için olmazsa olmaz olduğunu yeniden hatırlamalı ve hatırlatmalıyız. Aksi takdirde bunun yerine isyan etme ahlakını besleyen bu paylaşımlar, yüksek beklenti içine giren insanların değerlilik algısını tetikliyor. Ben haketmiyor muyum, ben buna layık değilmiyim, hakettiğim değeri görmüyorum gibi düşüncelerle mutluluk arzusuna yenik düşen insanlar mutsuzluktan ölüyor.

Bu konuda görüş veren Uzman Psikolog Hacer Erence “Sosyal medya psikologları”aracılığıyla, psikoloji bilimini manipule eden bir sürü zırvalık paylaşılıyor ne yazık ki Psikoloji alanıyla ilgili sınırlı bilgisi olan türk halkı instagram aracılığıyla adeta uyaran bombardımanına maruz bırakılıyor. Buradan da bir algı yürütüldüğünü düşünüyorum açıkçası, o kadar çok bireysel olmakla ilgili paylaşımlar yapılıyor ki; evliliklerdeki bazı problemleri çözmeye çalışmak, bunun için atılan adımlar zayıflık, yardımlaşmak aptallık gibi algı oluşturdular” diyerek düşüncelerini ifade etti.

İnsanlar artık neredeyse psikologların gönderileriyle mesajlaşıyor.
Meslektaşlarımız tarafından yapılan bu bazı talihsiz paylaşımlar o kadar çok ve çeşitli ki, insanlar birbirlerini suçlamak, etiketlemek, damgalamak için artık çok zorlanmadan bir çok seçenekten birini tercih edebiliyorlar. Hatta hangisini alıntılasam diye karar verirken seçeneklerin çokluğundan zorlanabiliyorlar. Duygularını, düşüncelerini ifade etmek, kendilerine ait cümleler kurmak yerine bir psikoloğun sosyal medya paylaşımındaki genelleyici içerikleri birbirine ileterek “sen busun, sen böylesin, bu seni tanımlıyor, vb eleştiri maksadıyla” gönderilerle mesajlaşma sıklığında artış gözlemleniyor.

Sana yük olandan kurtul
Sen iyilik meleği değilsin
Sabretmek zayıfların avuntusudur
başkasının hayatına sığmak için kendinizi küçültmeyin
Önce sen önce senin ihtiyaçların önce senin isteklerin
Bedel ödeteceksinki kıymetin bilinsin
Gücünün farkına var
Karşı koyki güçlen
Başkasının sorumluluğundan kurtul
Bir kişinin en tehlikeli numarası değiştim demesidir
Kendi değerini bil
Kendine saygı duyurmak için kendi iddianın arkasında dur
Kimsenin çöp kutusu değilsin
Geri adım atma teslim olma
Özgürlüğüne engel olma
minvalindeki bu talihsiz paylaşımlar maalesef bir sosyal virüs olarak bizlere bulaşıyor ruhlarımızı enfekte ediyor, huzurumuza ızdırap çektiriyor. “Psikoloji bölümünü tercih etmemiz tesadüf olmayabilir” cümlesini kendi gerçeklerimizi ve deneyimlerimizi de göz önüne alarak paylaşımlarımızı kendi iç dünyamızdan dışarı yaparken ben merkezci söylenememiş sözlerimizden kurtulup, psikolojik tanının kişisel deneyimden uzak olmadığını da hatırlamakta fayda olabilir. Tıpkı tüm tanılarda tüm ruh sağlığı camiasının hem fikir olmadığını göz önünde bulunduracağımız gibi. Bu vesile ile tüm meslektaşlarımızı daha sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Tüm bunlarla birlikte mesleğini ahlaki ve etik düzlemde sürdüren ve büyük çoğunluğu teşkil eden ruh sağlığı uzmanlarımızın da toplum ruh sağlığını güçlendirmek için çok büyük bir çaba sarfettiğini unutmamak gerekiyor. Hatta meslektaşlarımızın ölçüsü kaçmış içerikler paylaşanlara yönelik kendi içinde bu tür çekidüzen verme faaliyetlerini de mutlulukla görüyoruz.

Bir psikoloji öğrencisi olarak kaygılarını paylaşan öğrencilerden Fatma Yılmaz ise “Bilgi çağı olarak adlandırdığımız günümüzde uzmanların alanları ile ilgili bilgi birikimlerini içerik üreterek geniş kitlelerle paylaşması hem çağın gereksinimi olması hem de toplumsal yarar acısından oldukça önemlidir. Özellikle pandemi dönemi ile hız kazanan ve yaygınlaşan; bilgi, iletişim ve sunulan hizmetin dijitalleşmesi süreci, sayısız faydasının yanı sıra bir takım risk faktörlerini de beraberinde getirmiştir. Bu süreçte ruh sağlığı uzmanları da dijitalleşmeye ayak uydurmuş ve sosyal medyayı toplum yararına kullanarak daha geniş kitlelere ulaşmışlardır. Ancak son zamanlarda sosyal medyada içerik üreten psikologların etkileşimlerinin değerlendirilmesi ile ilgili alınan geri dönüşler göstermektedir ki; toplumsal yarar dışında birtakım kaygılar gözetilerek yapılan yayın ve paylaşımlar meslek itibarını zedelemekte, toplumun psikologlara olan inancını sarsmaktadır. Ruh sağlığı gibi bir alanda toplum yararı dışında kaygılarla içerik üretilmesi elbette kabul edilmesi mümkün olmayan bir tutumdur. Paylaşılan içeriğin kalitesinin üstünde bir değer olarak görülmeye başlanan içeriğin sunuluş sekli, gerekli hassasiyetlerin göz ardı edilmesine neden olmakta, geçerlilik acısından zayıf, kalitesiz içerikler ve bilgiler toplumun “tüketimine” sunulmaktadır. Psikolojinin birey üzerinde çalışarak toplumsal iyiliğe hizmet etme amacından uzaklaşan bazı meslektaşlarımızın söylemlerinin ben merkezci bir dünya algısını güçlendirip, insanları gerçekçi olmayan beklentilere soktuğunu ve insanlarda değersizlik hissiyle sonuçlanan duygu- düşünceleri beslediğini üzülerek görmekteyiz. İnsanların kendilerini ve sosyal çevrelerini etiketlemesi, ruh sağlığını ve ilişkilerini değerlendirmenin ötesine geçerek neredeyse teşhis ve tanı koymaları da bu endişemizi  destekler niteliktedir. Kişiye özel şartlarda belirlenebilecek” “bağlamında değerlendirilecek” tanı kriterlerinin ve birçok bilginin sıradan, filtresiz ve uyarısız bir şekilde, genelleyici ifadelerle paylaşılması bireysel ve toplumsal krizlerin önünü açmakta, “Kişisel gelişim”, “ideal ilişkiler inşa etmek”, “ideal çocuk yetiştirmek” ve benzeri baslıkların altında paylaşılan içerikler insanları kendi gerçekliklerinden uzaklaştırıp ve en basit haliyle yalnızlaştırmaktadır. Bireyselliği ve özgüveni orantısız bir şekilde desteklenmiş, mükemmel ve kusursuz bir dünya beklentisi içine sokulmuş, kendisinin özel olduğuna inandırılmış, tüm dünyanın kendisine karsı olduğunu düşünen ya da edindiği bilgilerle sosyal çevresini kritize edip ruhsal sağlığıyla ilgili etiketlemeler yapan bireylerin sağlıklı kalması ve sağlıklı sosyal ilişkiler kurması elbette beklenemez.” diye görüşlerini paylaştı.

Dr. Ömer Akgül
Ruh Sağlığı Derneği Başkanı

Kategoriler: BASIN BÜLTENİ